239. Hikmet

 


    
Hakk Teâlâ kudret ile nazâr kıldı,
Sevinçli olup Hakk tarafına yandım işte. 
Pîr-i muğân şefkat ile elimi tuttu,
Dağlara çıkıp, ahaliden kaçtım işte.

İsâ, Meryem dağlara çıkıp mekân kıldı, 
Nefsin tepip, giyah verip, cansız kıldı, 
Ondan sonra Hakk’ı arayıp figân kıldı, 
Hizmet kılıp, ben hem efgân kıldım işte.

Âşıkların makâmları, büyük makâm,
O makâmda âşıkları ağlar daimâ.
Hakk önünde tarikatı kılıp tamam, 
Fermân oldu, ahuları indim işte.

Muhabbetin deryâsından gevher derdim, 
Akşam, geceler başım ile kâim durdum,
Bihamdillah, mihnet çekip, dîdâr gördüm, 
Allah deyip dîdârını gördüm işte.

Akşam, geceler kâim duran, gecede başı,
O gevherin aslını sorsan gözün yaşı, 
Ondan sonra âşıkların biter işi,
Riyâzette solup-sızıp kaldım işte.

Hakikatin deryâsından gevher aldım,
Pîr-i kâmil mükemmile hizmet kıldım, 
Yoldan çıkan tâliblerini yola saldım, 
Tâliblere serdar olup yürüdüm işte.

Pîr-i kâmil mükemmilin Hemedânî, 
Zâhir-bâtın azizlerin aziz hanı,
İçi-dışı nûra dolan, incinin kaynağı,
Yedi yaşda pirden pay aldım işte.

Adlarını eğer söylesem, yanar dilim,
Pîr-i kâmil mükemmilim sözü halim.
Hem mürşidin, hem irşadın, can ve dilim, 
Öyle pirden cüdâ olup kaldım işte.

Yedi deryâ, dokuz gökler tazim kıldı, 
Kulluk makâmı hâzır olup binsen dedi, 
Hakk Mustafa himmetin diye elimi aldı, 
Elim tutup bindirdiler, bindim işte.

O deryânın diplerinde gevher gördüm,
Bu ne sır diye erenlerden suâl sordum, 
“Hakk ikrâmı sana!” dedi, sevinip durdum, 
“Dalsan!” dedi, candan geçip, daldım işte.

Dalıp bulup, gevher alıp çıktım dışa,
Öz hâlime nazâr salsam, hâlim başa,
Âlem doldu gözlerimden akan yaşa,
Çakas gelip, konasın dedin, kondum işte.

Ey dostlar, o çakasın beyanını,
İyi dinleyin, ben söyleyim ayanını,
Hoş ulular bilir onun mekânını, 
Lâ-mekânda Hakk buyurdu, bildim işte.

O çakasın aslını sorsan illiyyinde,
Hakk gizleyen has ulunun canı orada,
Can cisminin bu sırlarını bilmek nerede, 
“Doyasın!” dedi, başımı tutup doydum işte.

Hakikatten hikmet dedim, bilge hani? 
Kötü-iyi hâzır durur, bakıp ona,
Hayvan kılmayıp, âdem kıldı Mevlâm seni, 
Her cefâya kanasın dedi, kandım işte.

Ben Hakk’a tevazu kıldım, o hem kıldı, 
“Allah!” dedim, “Lebbeyk!” diye cevab verdi, 
Rahmet kapısını açıp, beni yola saldı,
Servi benzeri dâim yeşerip ondum işte.

Âşıkların gözü yaşlı, renkleri sarı,
O sebebden Hakk’ı arayıp, dâim ağlar,
Hakk yolunda bağrı pişip, göğsün dağlar, 
Dağın alıp, Hakk önünde oldum işte.

Kul Hoca Ahmed, âlem gezip, bulmadım ehil, 
Allah deyip can vermez, bendelik sehil, 
Dervişlerin aslını sorsan, el-ayak şal,
O sebebden özüm diri gömdüm işte.

sonraki
Divanı Hikmet görseller için
Resim Galerisi